http://1.bp.blogspot.com/-5nwrLB6OZR0/UM7eJ2bu5MI/AAAAAAAAAGQ/oYxgrzvc_hg/s1600/JLW.png

Chinngis Khan

http://mongol.undesten.mn/uploads/images/7b270dfd7c84f671ed6e07130be9bb46277182a4.jpg

Moñğolya'nıñ Sarı İyti / Üñgirdegi Küşik (Le Chien jaune de Mongolie)


MOĞOLİSTAN ENSTANTANESİ

Moğolistan'ın Sarı köpeği / Mağaradaki Küçük Köpek

Byambasuren Davaa, yönetmen

http://i.imgur.com/XdUTG.jpg 
Moğol film yapımcısı olarak Ulaanbaatar ve Münih Film okulunda okudu. Onun son filmi, Ağlayan devenin öyküsü'ndeki  ilkesini devam ettiriyor. Byambasuren Davaa bir Moğol göçebe ailenin hayatını görmek için düşündüğü belgesel/kurgu, için sunduğu teklifinin gerçekleşmesiyle bu fırsatı yakaladı. Film yapımcısı ve onun lütfu bu harika ve binlerce yıllık yaşam yolu ile sakin zengin bir kültürü insanlığa sunma şansı verdi. Adı, Moğolistan'ın sarı köpeği olan filmde ipek gibi manzaranın güzelliği kutlanırken, aynı zamanda akıllıca o gençlerin de izleyebileceği düzeyde çekim yapıldı.

Altı yaşında küçük sevimli bir kız olan Nansa, her zamanki gibi köyün okulundan döner, göçebe Moğol ailesinin geleneksel Yurt çadırında yaşayan ailesine katılır. Her adımda, aile tek başına kalır, soyutlanmış olsalarda, koyun sütü, et ve deri elde ettikleri koyun sürüleriyle birlikte kurutulmuş et ve temel gıda ticareti vardır. Yak gübresi araması için gönderildiği bir gezintisinde, küçük Nansa bir mağarada "ufak ve komik" korkmuş bir köpek keşfeder. Babası aylakça gezen köpeği almayı reddetmesine rağmen, kuşkusuz potansiyel bir tehdit haline gelen kurt ile yaşıyorlardı ve muhtemelen köpeği kabul ettirmek orada oturan ailesine düştü. Bir köpeğin etrafında geçen hikaye ince bir dil ile anlatılmış, yaşlı bir kadının dolaşıp anlatacağı eğlenceli bir Moğol hikayesi olan film bir küçük göçebenin şaşkınlıklarını anlatıyor.

Moğolistan'ın sarı köpeği filmindeki sahnelerde alışılmış pedagojik eğitim evreleri ile aktivistlerin iddiaları olan doğa / kültür ikileminin etkenlerini yok sayan ve reddeden iki uzlaşmaz sinema arasındaki karşıtlık yansıtılmış. Film böylece, film yapımcısı ve görünümü üzerindeki etkilerini filmin doğallığı kadar çok zeki bir üslupla bize soruyor. Bu bakışla, ne seyirci, oyuncular ne de film yapımcısı, görüntülenen bu filmi düşündüğümüzde onu bir belgesel yapan nedir? Oyuncular günlük yaşamda karşılaştıkları hiçbir kötü sorunda onları kamera önünde bile mucizeler yaratma hissini yansıtmamış  (ortadan kaldırılan kamptan yola çıkan atanın dini jestlerinin eşlik etmesi..) Moğol masalından seçilerek filmin başlığına adını veren aynı şekilde sözlü kültürün bir aktarımı olarak, özgün anlatım özelliği olan filmin sahneleri ekranda yavaş yavaş gözlerden kaybolur..

Görünen gerçeğin estetik uzaklığı (sinematografik gerçekçilik sorunu) gerçekle ve gerçeğe yerleştirilen kurguyu (kurgunun topografyasını) ortadan kaldırırlar. Yurt çadırının içinin sahip olduğu düzlem kadraj içinde daha sıkışmış bir çekime neden olsa da, ne ev içinde ne de dışında alanın derinliği sanki sessiz dinginliğin hüküm sürdüğü bu yerde herhangi bir dış tehdit yaratan neden bulunmadığını anlatmak için rol almaktadır. Bu köyün ne böyle bir görüntüsü ne de bir tehlikesi vardır. Bu yokluğun birden çok anlamı olduğu (polysemi) geçerlidir : şüphesiz direnç ve mücadele, muhtemelen güvensizlik anlamına gelir, ama aynı zamanda bu kavramları bu yüzden içine alan film yapımcısı, filmin özü olan kırsal alan dışındaki şehirli kültürün insanları şeytanlaştıran doğasını reddetişini anlatır. Nansa için okul tatilleri ona köy hayatına "karışmayı" çağrıştırır (onların istiflediği hayvan tezeği yığınları onun küçük kardeşi için köy evlerini anımsatıyor), babasının bir anda yola çıkışı ile dönüşü ve nihayet son planda içinde oraya kamyon üzerinde kurulu bir hoparlörün sesi göçebelerin uzaklaşmaları ile onları doğudaki meskenlerine götürür..

Zamanın adeta donmuş olduğu köyde (Göçebelerin günlük hayatında) doğuya doğru taşınmak için ilerleme uğrunda çekilen her bir güçlüğe rağmen, filmde geçen köyün yakın komşuların; köydekilere doğuştan gelen korku tanımaz bir kahraman duygusuyla gezgin gibi dolaşma hayalleri vardır. Yönetmen böylece kendi yolunu kurgulamak için kendine has manzara aracılığıyla bu kültürün içindeki gerçeklerden seyircilere ön bilgi toplamak istiyor.

Dünya'nın ölümcül ve risklerle dolu olduğu gerçeğine hizmet eden bitkinlik ve yılgınlık düşüncelerini reddeden tutumuyla onların izole ve terk edilmiş coğrafyadaki kültür varlıklarıyla oluşturulan bir yaşam tarzının kutlandığı yapıtın kendisiyle kullanılan sanatsal dili arasındaki uyumu göz önüne alındığında, "Moğolistan'ın sarı köpeği/Mağaradaki küçük köpek" dünya'nın geri kalanına karşı yapılmış uysal bir protestodur. Böylelikle film, toplumların geleneksellik ve modernite ile karşılaşmalarıyla ortaya çıkan boşluklara (mesafelere) saygı göstererek onların bir arada verimle yaşayabilmesine izin verir ve birlikte var olmalarının mümkün olduğunu anlatır. Nadiren az da olsa, onların maniheizm'ini doğallığı ile insan ile hayvan, insan ve kültür, insan ve gelişim arasında var olan süreçleri görsel dile çevirrmeye çalışır..

Claudine Le Pallec Marand

(Fransızca'dan Türkçe'ye çeviren, Kazakça Topluluğu)

Fotoğraflar © ARP seçimleridir.

Moğolistan'ın Sarı Köpeği () Höhle gelben Hunde, Moğolistan, Almanya, 2005 Die. Süre: 01:33. Yönetmen: Byambasuren Davaa. Senaryo: Byambasuren Davaa, Bir Gantuya Lhagva öyküsü. Resim: Daniel Schönauer. Editör: Sarah Clara Weber. Müzik: Dagvan Ganpurev. Üretim: Byambasuren Davaa, Stephan Sheshai. Yorum:  Batchuluun (ailesi), Tserenpuntsag Ish (yaşlı kadın) ... Çıkış tarihi: 1 Şubat 2006.

 
 http://upload.wikimedia.org/wikipedia/en/f/f5/TheCaveoftheYellowDog.jpg http://cruststation.files.wordpress.com/2007/03/cave-of-the-yellow-dog.jpg

Tömendeği siltemelerde bul körselge qarauwğa boladı.

Le Chien jaune de Mongolie - Bölim 1

Le Chien jaune de Mongolie - Bölim 2

Le Chien jaune de Mongolie - Bölim 3

Le Chien jaune de Mongolie - Bölim 4

Le Chien jaune de Mongolie - Bölim 5


*Körselge tolıq körünimi men qarañızdar. / Watch the film in fullscreen mode.

..................................................................................


INSTANTANÉS DE MONGOLIE

Moñğolya'nıñ Sarı İyti / Üñgirdegi Küşik (Le Chien jaune de Mongolie)

réalisé par Byambasuren Davaa (
oynatuwşı)

http://i.imgur.com/XdUTG.jpg
La réalisatrice mongole qui a étudié le cinéma à Ulaanbaatar et à Munich reprend le principe de son film de fin d’études, L’Histoire du chameau qui pleure. Forte d’une réalisation qui dépasse le clivage documentaire/fiction, Byambasuren Davaa offre à voir la vie d’une famille de mongols nomades. La grâce de la cinéaste sert à merveille cette humanité tranquille riche d’une culture et d’un mode de vie millénaires. Le Chien jaune de Mongolie, qui célèbre la beauté des paysages comme des soieries, est aussi intelligemment filmé qu’il est accessible aux plus jeunes.


Tout juste revenue de l’école et de la ville, Nansa, une petite fille de six ans, rejoint les siens et la traditionnelle yourte familiale des familles nomades mongoles. À chaque étape, la famille demeure seule, isolée, en compagnie du troupeau de moutons et de brebis dont le lait, la viande et les peaux sont les bases de l’alimentation et du commerce. Au cours d’une expédition « légère et drôle » en quête de bouses de yacks, la petite Nansa découvre dans une grotte un chien apeuré. Son père refuse de recueillir le chien errant, sans doute abandonné par une famille sédentarisée et devenu une menace potentielle en vivant au contact des loups. Cette intrigue canine, prétexte d’une narration ténue, rejoue un conte mongol que la dame âgée du film racontera à la petite nomade égarée.

La mise en scène du Chien jaune de Mongolie ignore les prétentions pédagogiques ou militantes de la dichotomie nature/culture et rejette en miroir l’opposition de deux cinémas antagonistes. Le film nous interroge ainsi brillamment autant sur la nature du film, ses enjeux que sur le point de vue de la cinéaste. Quel regard, du spectateur, des acteurs ou du cinéaste fait du film un documentaire ? Les acteurs n’ont aucun mal à jouer leur quotidien et à tracer devant la caméra les signes de leur croyance (les gestes religieux qui accompagnent le départ du père ou la levée du camp...). Le choix du conte mongol éponyme du titre du film renvoie autant à la transmission d’une culture orale, mise en scène à l’écran, qu’à l’origine narrative du long métrage qui s’évapore peu à peu.

Les distances esthétiques (la question du réalisme cinématographique) et réelles (la topographie de la fiction) sont abolies. Si les plans à l’intérieur de la yourte possèdent des cadres plus serrés, la profondeur de champ ne joue aucun rôle ni dedans, ni au dehors de l’habitation, comme pour signifier la quiétude des lieux et l’inexistence de menace extérieure. La ville, absente à l’image, n’est pas davantage un danger. Cette absence est polysémique : elle signifie sans doute défiance, sûrement résistance, à l’origine du film lui-même, mais elle implique aussi que la cinéaste se refuse à diaboliser le hors champ citadin. « L’intrusion » de la ville est évoquée avec les vacances scolaires de Nansa (elle empile les bouses pour représenter les immeubles des villes à sa petite sœur), au moment du départ et du retour du père et enfin dans le plan final où l’éloignement des nomades est couvert par les voix d’un haut-parleur installé sur un camion.

Rien n’est diabolique, ni le progrès, ni la ville ; ce qui est figé (le quotidien des nomades) est traversé par le prochain déménagement, par les cadeaux de la ville et par l’imagination vagabonde et l’intrépidité de l’héroïne. Le spectateur peut ainsi véritablement construire sa propre voie à l’intérieur de cette culture et de ces paysages et glaner comme il veut des informations documentaires.

Au regard de La Terre abandonnée qui isole les êtres entre eux et avec leur culture, jusqu’au risque du contemplatif mortifère, Le Chien jaune de Mongolie crée, à travers une langueur qui se refuse à signifier la protestation, une harmonie entre une technique artistique, un environnement géographique et culturel et la célébration d’un mode de vie. L’ensemble rend ainsi hommage en creux à la rencontre des sociétés qui a permis de faire exister ce film et à la cohabitation possible (à distance) de la tradition et de la modernité. Rarement Homme et animal, Homme et culture, Homme et progrès ont été transcrits avec si peu de naïveté et de manichéisme.
Claudine Le Pallec Marand
Images © ARP Sélection

Le Chien jaune de Mongolie (Die Höhle des gelben Hundes, Mongolie, Allemagne, 2005). Durée : 1h33. Réalisation : Byambasuren Davaa. Scénario : Byambasuren Davaa, sur une histoire de Gantuya Lhagva. Image : Daniel Schönauer. Montage : Sarah Clara Weber. Musique : Dagvan Ganpurev. Production : Byambasuren Davaa, Stephan Schesch. Interprétation : la famille Batchuluun, Tserenpuntsag Ish (la vieille dame)... Sortie : 1er février 2006.


http://www.critikat.com/Le-Chien-jaune-de-Mongolie.html

..................................................................................

No comments:

Post a Comment